Uyku Bozuklukları (İnsomnia ve Hipersomnia) Nedir? Belirtileri, Tedavisi ve Terapinin Önemi

Yayınlanma Tarihi: 09 Mart 2025

Uyku Bozuklukları (İnsomnia ve Hipersomnia)

Uyku Bozuklukları Nedir?

Uyku bozuklukları, uykunun kalitesi, süresi veya zamanlamasında problemlerle karakterize olan ve kişinin gündüz işlevlerinde bozulmaya yol açan bir dizi durumu tanımlar​ Başka bir deyişle, bu bozukluklar yeterli ve dinlendirici bir uyku alınmasını engelleyerek gün içinde halsizlik, dikkat dağınıklığı, sinirlilik gibi sıkıntılara neden olur. Uyku bozuklukları tek başına ortaya çıkabileceği gibi, sıklıkla başka tıbbi veya psikiyatrik durumlarla birlikte görülür; örneğin depresyon veya anksiyete yaşayan kişilerde uyku sorunları oldukça yaygındır​ En yaygın uyku bozukluğu İnsomnia (Uykusuzluk) olarak bilinen, uykuya dalma veya uykuyu sürdürme güçlüğüdür​ Bunun tam tersi tarafta ise Hipersomnia (Aşırı Uyku Hali) yer alır; bu durumda kişi gece yeterince uyumuş olsa bile gündüz aşırı uykululuk yaşar veya normalden çok daha uzun süre uyur. İnsomnia, toplumda çok sık görülür. Araştırmalar, yetişkinlerin yaklaşık üçte birinin zaman zaman insomnia semptomları yaşadığını göstermektedir​ Bu, örneğin stresli bir dönemde birkaç gece kötü uyuma veya arada bir uykusuzluk çekme şeklinde olabilir. Ancak %10-15 civarında bir kesim, uykusuzluk nedeniyle gündüz işlevlerini etkileyecek düzeyde sorun yaşar ve daha kronik bir insomnia tablosuna sahip olabilir​ Kronik insomnia, en az üç ay boyunca, haftada en az üç gece, uykuya dalma veya uykuyu sürdürme sorunu yaşanması ve bunun yorgunluk, dikkat kaybı, ruh hali bozukluğu gibi sonuçlara yol açmasıyla tanımlanır​ İnsomnianın arkasında yatan nedenler çok çeşitlidir: Yoğun stres, yaşam olayları (kayıp, travma gibi), psikiyatrik rahatsızlıklar (depresyon, anksiyete), kronik ağrı veya astım gibi tıbbi durumlar, çevresel faktörler (gürültü, ışık) veya kötü uyku alışkanlıkları (düzensiz uyku saatleri, yatak odasında elektronik cihaz kullanımı, kafein ve nikotin tüketimi) insomnia’ya yol açabilir. Bazı kişilerde ise belirgin bir tetikleyici olmadan insomnia gelişebilir; buna primer insomnia denir. Hipersomnia ise daha az yaygın olmakla birlikte, önemli bir uyku bozukluğu grubudur. Hipersomnia yaşayan bireyler, gece yeterli (genellikle 7-9 saatten fazla) uyku uyusalar bile kendilerini dinlenmemiş hissederler ve gün içinde aşırı uykulu olurlar​ Bu kişiler bir oturuşta 10-12 saat uyuyabilir ve yine de yataktan zor kalkarlar. Gün içerisinde işte, okulda ya da sosyal ortamlarda istemsizce uyuklama atakları yaşayabilirler; örneğin ders dinlerken, televizyon izlerken hatta araba kullanırken bile aniden uykuya dalabilirler (bu tabii ki çok tehlikelidir). Hipersomnia’nın birincil ve ikincil türleri vardır. Birincil Hipersomnia (idiyopatik hipersomnia, narkolepsi gibi bozukluklar) doğrudan uyku-uyanıklık mekanizmalarındaki bozukluktan kaynaklanır. Özellikle Narkolepsi, gündüz aniden gelen dayanılmaz uyku atakları ve katapleksi denilen (ani gülme, heyecanlanma gibi duygularla tetiklenen) kas tonusu kaybı ataklarıyla karakterize, daha nadir bir bozukluktur ve toplumun yaklaşık %0.02-0.05’ini etkiler​ İdyopatik Hipersomni ise nedeni tam anlaşılamayan, sürekli aşırı uyku halidir; kişi gece uzun süre uyuduğu halde uyanmakta güçlük çeker ve “uyku sarhoşluğu” denilen, uyandıktan sonra saatlerce sürebilen sersemlik hali yaşar​ İkincil Hipersomnia ise başka bir durumun sonucunda ortaya çıkar: Uyku apnesi (uykuda solunumun duraklaması), tiroid hastalıkları, Parkinson hastalığı, ağır depresyon, alkol veya bazı ilaçların kullanımı gibi durumlar kişide gündüz aşırı uyku ihtiyacı yaratabilir​ Örneğin gece boyunca farkında olmadan defalarca nefesi duran ve kaliteli uyku uyuyamayan biri, gündüz çok uykulu olacaktır. Ya da kronik alkol kullanımı uyku mimarisini bozarak dinlendirici uyku almayı engelleyebilir, bu da hipersomniye yol açabilir. Uyku bozukluklarının etkileri, sadece yorgun hissetmekten ibaret değildir. Yeterince uyuyamamak (uykusuzluk) da, gereğinden fazla uyumak (hipersomnia) da vücut üzerinde çeşitli olumsuz sonuçlara yol açabilir. Sürekli uykusuz kalan birinin bağışıklık sistemi zayıflar, enfeksiyonlara yatkınlık artar. Konsantrasyon ve hafıza sorunları başlar; iş veya okul performansı düşebilir. İnsomnia yaşayan kişilerde depresyon ve anksiyete gelişme riski yükselir veya mevcut psikiyatrik sorunlar kötüleşebilir​ Aynı şekilde, aşırı uyuyan veya gündüz uyuklayan kişiler de günlük sorumluluklarını yerine getirmekte zorlanabilir, işlerini veya sosyal ilişkilerini aksatabilirler. Hem insomnia hem hipersomnia, trafik kazası veya iş kazası riskini ciddi oranda artırır çünkü kişinin dikkat ve reaksiyon süreleri bozulur. Uzun vadede, kronik uyku bozuklukları kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, obezite ve diyabet riskini artırır​ Örneğin, geceleri 5 saatten az uyuyanlarda koroner kalp hastalığı görülme ihtimali, düzenli 7-8 saat uyuyanlara göre daha yüksektir. Çok fazla uyumak da (günde 10-12 saat gibi) metabolik sorunlarla ilişkilendirilmiştir. Özetle, uyku bozuklukları bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren, fiziksel sağlığını ve zihinsel iyilik halini etkileyen durumlardır. İnsomnia, en sık görülen uyku bozukluğu olarak karşımıza çıkarken; hipersomnia ve benzeri bozukluklar da daha az görünmelerine rağmen ciddi sonuçlar doğurabilir. Neyse ki, günümüzde bu bozuklukları tanımak ve tedavi etmek için birçok yöntem mevcuttur. Öncelikle kişinin uyku sorunlarının altında yatan neden doğru tespit edilmelidir: Sorun bir stres faktöründen mi kaynaklanıyor, yoksa tıbbi bir durum mu söz konusu, ya da birincil bir uyku bozukluğu mu var? Doğru tanı konduğunda, tedavi planı buna göre şekillenir ve kişi yeniden sağlıklı bir uyku düzenine kavuşabilir.

Uyku Bozuklukları Belirtileri

İnsomnia (Uykusuzluk) belirtileri genellikle üç şekilde ortaya çıkar: uykuya dalamama, uykuyu sürdürememe ve erken uyanma.

  • Uykuya dalamama sorunu olan kişiler, yatağa gittikten sonra genellikle 30 dakikadan uzun bir süre uykuya dalamadıklarını belirtirler. Bu esnada zihinleri genellikle aktiftir; ertesi günün işleri, yaşadıkları stresler veya herhangi bir düşünce zihinde dönüp durur.
  • Uykuyu sürdürememe problemi yaşayanlar ise geceleri sık sık uyanmaktan şikâyet ederler. Gece boyunca birden fazla kez uyanabilir ve tekrar uykuya dalmakta zorlanabilirler. Özellikle ileri yaşta bu tip sorunlar yaygındır; örneğin prostat problemleri olan bir erkek gece sık tuvalete kalktığı için sürekli bölünmüş uyur hale gelebilir.
  • Erken uyanma ise kişinin sabah çok erken saatlerde (örneğin 4-5’te) kendiliğinden uyanması ve tekrar uyuyamamasıdır. Bu durum depresyonlu kişilerde tipiktir; ağır depresyon yaşayan biri sabaha karşı uyanır ve karamsar düşüncelerle tekrar uykuya dalamaz.

İnsomnia’nın gündüz belirtileri de vardır: Kişi gece yeterince uyuyamadığı için gün boyu kendini yorgun, halsiz ve uykulu hisseder. Konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık ve dalgınlık yaşayabilir. Örneğin bir toplantıda odağını kaybedip konudan kopabilir veya araba kullanırken anlık dikkat dağınıklıkları yaşayabilir ki bu tehlikeli olabilir. İnsomnia hastaları sıklıkla iritabl (sinirli) ve hassas olurlar; uykusuzluğun getirdiği gerginlikle küçük streslere tahammül etmekte zorlanabilir, çabuk öfkelenebilirler. Baş ağrıları, kas ağrıları da kronik uykusuzlukta görülebilir. Ayrıca bağışıklık sisteminin zayıflaması nedeniyle sık hastalanma (soğuk algınlığına daha yatkın olma gibi) yaşanabilir. İnsomnia çoğu zaman kısır döngü yaratan bir sorundur. Kişi birkaç gece kötü uyuduğunda, “ya yine uyuyamazsam” endişesi geliştirebilir ve bu endişe başlı başına uykuyu kaçıran bir faktör haline gelebilir​ >​. Yani kişi yatağa girdiğinde gevşemesi gerekirken “acaba bu gece kaç olacak uyuyana kadar, yine perişan olacağım” diye düşünür ve vücudu stres hormonu salgılayarak uyanık kalır. Bu nedenle insomnia tedavisinde bu kısır döngüyü kırmak önemlidir.

Hipersomnia (Aşırı Uyku Hali) belirtileri ise bunun tam tersine yöneliktir. Hipersomnia’sı olan bir kişi gece makul bir süre uyuduğu halde (genellikle en az 7 saat, çoğu zaman 9-10 saat veya daha fazla) sabah uyanmakta ciddi zorluk yaşar​ Sabahları alarmı defalarca erteler, yataktan çıkamayacak kadar kendini sersemlemiş hisseder. Bu durum “sleep inertia” (uyku ataleti, halk tabiriyle uyku sersemliği) olarak adlandırılır ve hipersomnia hastalarında belirgindir​ Gün içinde, özellikle sakin ve monoton durumlarda (örneğin toplantı, ders, televizyon izleme) gözlerini açık tutmakta güçlük çeker, sürekli uykuya meyilli hissederler. İstemsiz uyuklamalar olabilir: Kişi fark etmeden kısa süreli kestirir, örneğin bir ders sırasında birkaç dakikalığına bilinci gider gibi olur ve dersi kaçırır. Ya da toplu taşımada sürekli durağını kaçıracak kadar derin uyuklayabilir. Gündüz yapılan şekerlemeler (nap) bu kişilerde genellikle dinlendirici değildir – normalde insanlar kısa bir öğlen uykusu alınca kendini dinç hissederken, hipersomnia hastası bir öğlen uykusundan kalktığında hâlâ uykulu ve mahmur hisseder​ . Bu da hipersomnianın ayırt edici özelliklerindendir. Hipersomnianın özel bir türü olan Narkolepside, yukarıdaki belirtilere ek olarak katapleksi nöbetleri, uykuyla ilişkili halüsinasyonlar ve uyku paralizisi (karabasan) görülebilir​ . Katapleksi, kişi gülerken veya heyecanlanırken aniden kas tonusunu kaybedip birkaç saniye hareketsiz kalmasıdır (örneğin aniden yere düşebilir veya başı önüne düşebilir, ama bilinci açıktır). Uyku paralizisi ise uykuya dalarken veya uyanırken kısa süreliğine bedenini kıpırdatamama durumudur ve çok korkutucu olabilir. Bu belirtiler daha çok narkolepside spesifik olsa da, idyopatik hipersomnide de aşırı uyku hali temel sorundur. Uyku Apnesi gibi sık nedenlere bağlı olan hipersomnide ise belirti, gece boyunca horlama, aralıklı nefes durmaları ve bunun sonucunda gündüz yorgunluk şeklindedir. Bu kişiler sabah baş ağrısıyla uyanabilir, ağız kuruluğu yaşayabilir ve eşleri genellikle gece boyunca şiddetli horladıklarını ve ara ara nefeslerinin durakladığını bildirir. Sonuçta gün içinde aynı hipersomnia tablosu (uyuşukluk, konsantrasyon bozukluğu) ortaya çıkar.

Uyku bozukluğu belirtileri genellikle kişinin kendisi kadar çevresi tarafından da fark edilebilir. Örneğin, insomniası olan birine eşi “gece boyunca yatağın içinde dönüp duruyorsun, bir türlü uykuya dalamıyorsun” diyebilir. Hipersomnia durumunda iş arkadaşları “toplantıda gözlerin kaydı gitti, dalıp dalıp gidiyorsun” diye uyarabilir. Bu geri bildirimler, sorunun varlığını anlamada ipuçlarıdır. Hem uykusuzluk hem aşırı uyku hali belirtileri yaşayan kişiler de olabilir. Örneğin, gece uykusu bölük pörçük ve kalitesiz olan biri, gündüz hem yorgun hem uykulu olur. Bu durumda bir kısır döngü oluşur: Gündüz şekerleme yapan kişi, gece yine uyuyamaz ve döngü sürer. Bu yüzden tedavide bu döngüyü kırmak hedeflenir. Önemli olan, bu belirtilerin süregen hale gelip gelmediğidir. Arada bir birkaç gece uykusuz kalmak veya bir gün çok yorgun olup fazla uyumak, hemen bir bozukluk olduğu anlamına gelmez. Ancak haftalarca, aylarca bu sorunlar devam ediyorsa ve kişinin hayat kalitesini düşürüyorsa, bir uyku bozukluğundan söz edilebilir. Böyle durumlarda bir sağlık profesyoneline başvurup değerlendirme almak önemlidir; çünkü erken dönemde basit önlemlerle düzeltilebilecek uyku sorunları, kronikleşirse tedavisi zorlaşabilir.

Uyku Bozuklukları’nın Tedavi Yöntemleri

Uyku bozukluklarının tedavisi, altta yatan nedene ve bozukluğun tipine göre değişir. İnsomnia (uykusuzluk) tedavisine genel olarak ilk yaklaşım, yaşam tarzı düzenlemeleri ve davranışsal yöntemlerdir. Uzmanlar, kronik uykusuzluk çeken birçok kişi için en etkili ve kalıcı çözümün Bilişsel Davranışçı Terapi for Insomnia (CBT-I) olduğunu belirtmektedir​ BDT-I, uykusuzluğu sürdüren olumsuz düşünce ve alışkanlıkları değiştirmeyi hedefleyen yapılandırılmış bir terapi yöntemidir. Kişiye uyku hakkında yanlış inançları (örneğin “Bu gece de uyuyamazsam deliririm” gibi felaketleştirme düşüncelerini) fark ettirip bunları daha gerçekçi düşüncelerle değiştirmeyi öğretir. Ayrıca uyku hijyeni eğitimi, uyaran kontrolü ve uyku kısıtlama gibi teknikler kullanılır.

Uyku hijyeni kapsamında, şu alışkanlıklar kazandırılır:

  • Düzenli saatlerde yatağa gitme ve uyanma
  • Yatak odasını karanlık, sessiz ve serin tutma
  • Yatak odasını sadece uyku ve cinsel faaliyet için kullanıp telefon, TV izleme gibi aktiviteleri başka ortamlarda yapma
  • Akşamları kafein/nikotin/alkol almama
  • Yatmadan önce gevşeme rutini oluşturma

Uyaran kontrolü tekniğinde ise kişiden uykusu gelmeden yatağa girmemesi, yatakta 20-30 dakikadan fazla uyanık kalırsa kalkıp başka bir odaya geçerek sakin bir aktivite yapması (örneğin kitap okuma) ve uykusu gelince yatağa dönmesi istenir. Bu sayede yatağın uyku ile tekrar eşleştirilmesi amaçlanır. Uyku kısıtlama yönteminde, kişi örneğin her gece yatakta 8 saat yatıp bunun ancak 5 saatini uyuyabiliyorsa, yatağında geçirdiği süre 5 saate indirilir ve uyku verimliliği artırılmaya çalışılır; daha sonra yavaş yavaş yatakta geçirilen süre uzatılır. Bu başlangıçta yorgunluk yaratan ancak uzun vadede uyku düzenini pekiştiren bir tekniktir. CBT-I, bilimsel araştırmalara göre uyku ilaçları kadar etkili, hatta uzun vadede onlardan daha kalıcı yarar sağlayan bir yöntemdir​ Genellikle 6-8 hafta süren terapi seansları sonrasında hastaların büyük çoğunluğunda uykuya dalma süresi kısalır, gece uyanmaları azalır ve genel uyku kalitesi artar​ Önemli bir avantajı, ilaç kullanımının yan etkilerinden kaçınılması ve bağımlılık riskinin olmamasıdır.

İlaç tedavisi, insomnia tedavisinde bazen kısa vadede gerekli olabilir. Özellikle akut stres dönemlerinde veya CBT-I’ye erişimin mümkün olmadığı durumlarda doktorlar uyku ilaçları reçete edebilir. En sık kullanılanlar benzodiazepin türevleri veya benzodiazepin benzeri hipnotikler (örn. zolpidem, eszopiklon) ve bazı güçlü antihistaminiklerdir. Bu ilaçlar uykuya dalmayı kolaylaştırır ve gece uyanmalarını azaltabilir. Ancak uzun süreli kullanımda tolerans gelişebilir (aynı etki için daha yüksek doz gerekmesi) ve bağımlılık riski vardır. Bu nedenle genellikle düşük dozda ve kısa süreli (birkaç hafta) kullanımı önerilir. Melatonin takviyesi de bazı insomnia hastalarında faydalı olabilir, özellikle uyku-uyanıklık döngüsü bozulmuş (jet lag, gece vardiyası çalışanları, ileri uyku fazı sendromu gibi) durumlarda. Melatonin, vücudun doğal uyku hormonudur ve doğru zamanda alındığında uykuya dalmayı destekleyebilir.

Hipersomnia tedavisinde ise yaklaşım, öncelikle altta yatan sebebi bulmaya yöneliktir. Eğer hipersomnia’ya yol açan tespit edilebilir bir neden varsa (ikincil hipersomnia), tedavi o nedene odaklanır. Örneğin, hasta uyku apnesi nedeniyle gündüz uykulu ise, tedavi CPAP cihazı ile gece solunumunu düzenleyerek apneyi ortadan kaldırmak olacaktır. Bu sayede hasta kaliteli uyku alacağından gündüz uykululuk düzelir. Eğer hipotroidi varsa, tiroid hormonu replasmanı ile metabolizma düzeltildiğinde uyku hali de geçecektir. Ağır depresyon durumunda antidepresan tedavi, alkol kullanımında rehabilitasyon gibi, nedene yönelik girişimler primerdir. Sebep bulunamadığında ya da primer hipersomnia durumlarında (idiyopatik hipersomni, narkolepsi gibi), tedavide uyarıcı (stimülan) ilaçlar önemli yer tutar​ . Narkolepsi ve idiyopatik hipersomni için modafinil veya metilfenidat gibi uyanıklığı artırıcı ilaçlar sık kullanılır. Bu ilaçlar beyni uyararak kişinin gündüz daha dinç kalmasını sağlar. Örneğin modafinil, narkolepsili bir hastanın gündüz uyku ataklarını belirgin şekilde azaltabilir. Ayrıca gevşeme ve uyku düzenini sağlama önlemleri de alınır: Hipersomnia hastalarına gece uykusunu çok uzun tutmamaları, sabah belirli bir saatte kalkmaları, gündüz zorunlu olmadıkça uyumamaları veya kısaltmaları öğütlenir. Uyku hijyeni prensipleri burada da geçerlidir (düzenli saatler, uygun ortam vb.). Eğer hasta çok uyku bastırırsa, kısa ve kontrollü şekerlemeler (örneğin 20 dakikayı geçmeyen “güç uykusu”) yapması önerilebilir, bu bazen dikkatini toparlamasına yardım eder. Ancak bu kısa uykuların süresi ve zamanlaması iyi ayarlanmazsa tersine gece uykusunu bölebilir; bu denge için bazen uyku uzmanlarının planlaması gerekebilir.

Hipersomnia tedavisinde bir diğer boyut, psikososyal destektir. Aşırı uykululuk, kişinin hayatını idame ettirmesini çok zorlaştırabilir; işini kaybetme riski, sosyal ilişkilerde sorunlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle terapi desteği, özellikle bu durumun yarattığı anksiyete veya depresyonla baş etmek için önemlidir​ . Psikologlar, hipersomnia hastalarına enerjilerini gün içinde yönetme, planlama yapma, gerektiğinde iş yerinde düzenleme talep etme (örneğin kısa mola hakları gibi) konularında danışmanlık verebilir. Ayrıca hastalığın kabulü ve bununla yaşamayı öğrenme sürecinde duygusal destek sağlar. Örneğin, idiyopatik hipersomni teşhisi alan bir genç, kariyer hedeflerini bu durum nedeniyle imkânsız görüp umutsuzluğa kapılabilir; terapisti ile bu duyguları çalışarak, gerekli tedbirleri alarak hedeflerine yine ulaşabileceğini fark edebilir.

Genel anlamda uyku bozukluklarında (ister insomnia ister hipersomnia olsun), sağlıklı yaşam alışkanlıkları tedavinin vazgeçilmez parçasıdır.

  • Düzenli egzersiz (ancak yatmaya çok yakın saatte yapılmamalı)
  • Dengeli beslenme
  • Kafein ve alkolün ölçülü kullanımı
  • Gün ışığından faydalanma (özellikle sabahları güneş ışığı almak sirkadiyen ritmi düzenler)

hep olumlu etkiler gösterir. Teknoloji kullanımının azaltılması, özellikle mavi ışık yayan ekranların akşam saatlerinde sınırlandırılması, melatonin salınımını normale döndürerek uykuya dalmayı kolaylaştırır. Destekleyici teknikler de bazı kişilerde işe yarar: Meditasyon, yoga, nefes egzersizleri gibi gevşeme teknikleri uykusuzluk çeken birinin sinir sistemini sakinleştirip uyku getirebilir. Bitkisel takviyelerden papatya çayı, melisa, kediotu (valerian) gibi ürünler hafif yatıştırıcı etkileriyle kullanılabilse de, bunların ilaç etkileşimleri ve yan etkileri olabileceği unutulmamalı ve doktora danışılmalıdır. Son yıllarda dijital uyku uygulamaları ve akıllı cihazlar da tedaviye yardımcı unsur olarak kullanılmaya başlandı. Uyku günlükleri tutmak ve düzeni izlemek için telefon uygulamaları, rahatlama sesleri, beyaz gürültü veya müzikler sunan teknolojiler, doğru kullanıldığında yarar sağlayabilir. Her uyku bozukluğu tedavisi kişiye özeldir. Örneğin, bir kişi için melatonin çok faydalıyken, diğerine etkisiz olabilir; biri CBT-I ile tamamen düzelirken, bir başkası ilaç desteğine ihtiyaç duyabilir. Bu yüzden bir uyku uzmanı (örneğin uyku hekimi veya psikoloğu) tarafından değerlendirilmek en doğrusudur. Gerekirse polisomnografi gibi uyku testleriyle tanı netleştirilir ve tedavi planı oluşturulur.

Psikolog ve Terapi Desteğinin Önemi

Uyku bozukluklarının tedavisinde psikolog ve terapi desteği, özellikle insomnia gibi durumlarda, birincil tedavi yöntemi olarak kabul edilmektedir. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), uykusuzluğun altında yatan düşünce ve davranış kalıplarını hedef alarak kalıcı iyileşme sağlama potansiyeline sahiptir​ Bir psikolog eşliğinde yürütülen bu terapi, hastaların “yine uyuyamayacağım” gibi kaygılarını ele alır, uyku hijyeni konusunda rehberlik eder ve gerektiğinde gevşeme teknikleri öğretir. Bu süreçte danışan, kendi uyku düzenini ve sorunlarını daha iyi anlar, kontrol hissi kazanmaya başlar. Araştırmalar, BDT alan kronik insomnia hastalarının önemli bir bölümünün uyku kalitesinde belirgin ve kalıcı düzelme yaşadığını göstermektedir​ Psikolog desteği sadece insomnia için değil, diğer uyku bozukluklarında da kritiktir. Örneğin, hipersomnia veya narkolepsi ile yaşayan bir birey, bu durumla başa çıkarken duygusal zorluklar yaşayabilir. Sürekli uykulu olmak, okulda veya işte performansı düşürdüğü için kişi kendini başarısız veya suçlu hissedebilir. Psikoterapi, bu duyguların işlenmesi ve kişinin kendine haksızlık etmemeyi öğrenmesi açısından fayda sağlar. Ayrıca, bir psikolog hipersomnia hastasına günlük hayatını planlama konusunda stratejiler öğretebilir (örneğin, en uyanık olduğu saatlere önemli görevlerini yerleştirmek gibi). Eğer hipersomnia’nın bir nedeni depresyon veya anksiyeteyse, psikolog bu sorunu da ele alarak bir bütüncül tedavi sağlar. NIMH verilerine göre, madde kullanım bozuklukları, kaygı, depresyon gibi ruhsal sorunlar uyku bozukluklarıyla sıklıkla bir arada görülür ve birini tedavi etmek diğerine de olumlu yansıyabilir​ Bu açıdan bakıldığında, psikologlar hem uyku düzenini iyileştirmeye hem de var ise eşlik eden psikiyatrik durumları tedavi etmeye odaklanarak çift yönlü bir fayda sunarlar.

Gevşeme terapileri ve biofeedback gibi teknikler de genellikle psikologlar tarafından uygulanır. Uykusuzluk çeken birine progresif kas gevşetme, derin nefes alma egzersizleri veya imgeleme (hayalinde rahatlatıcı sahneler canlandırma) öğretilmesi, onun uykuya dalış süresini kısaltabilir. Bu teknikleri öğrenmek ve alışkanlık haline getirmek için de genellikle bir terapistle birkaç seans çalışmak gerekir. Biofeedback cihazlarıyla kişi kendi fizyolojik sinyallerini (kalp atışı, nefes ritmi vb.) görerek bunları kontrol etmeyi öğrenebilir; bu da gevşemeyi kolaylaştırır ve dolaylı olarak uykuya yardımcı olur. Psikolog desteğinin önemi, sadece teknik öğretmekle sınırlı değildir; aynı zamanda bir takip ve motivasyon unsurudur. Özellikle BDT-I sürecinde hasta, her hafta bir uyku günlüğü tutar ve terapistiyle bunu paylaşır. Bu günlükte ne kadar uyuduğu, yatma-kalkma saatleri, uyku kalitesi gibi bilgiler yer alır. Psikolog, bu kayıtları analiz ederek gerekiyorsa planı ayarlar ve hastayı motive eder. Örneğin, hasta “Bu hafta hiç ilerleme kaydetmedim” diye düşünüp ümitsizliğe kapıldığında, psikolog aslında önceki haftaya göre uyku verimliliğinin %5 arttığını gösterip küçük de olsa bir başarıyı vurgulayabilir. Bu sayede hasta sürece devam etmek için cesaret bulur.

Terapi, uyku bozukluğu yaşayan kişinin çevresiyle ilişkilerine de katkı sağlayabilir. İyi uyuyamayan birinin aile bireylerine veya iş arkadaşlarına karşı sabrı azalabilir. Terapist, hastanın bu durumunu yakınlarına nasıl anlatabileceği konusunda da destek sunar. Örneğin, insomnia hastası bir kişi eşine “Benimle konuşmak istediğinde lütfen gece yatağa girdikten sonraya bırakma, çünkü ben uyumaya çalışırken konuşmak beni daha da uyanık yapıyor” demeyi terapide fark edebilir ve bu iletişimi kurması sağlanır. Ya da narkolepsi hastası bir çalışan, yöneticisiyle konuşup çalışma saatlerinde küçük düzenlemeler (mesela öğle arası kısa bir şekerleme molası) talep etme konusunda cesaretlendirilebilir. Grup terapileri ve destek grupları, özellikle narkolepsi gibi daha nadir uyku bozukluklarında yararlıdır. Bu gruplarda hastalar birbirine günlük yaşam tüyoları verir, moral desteği sağlar. Psikologlar bu grupların organize edilmesinde veya yönetilmesinde de rol alabilirler.

Unutulmaması gereken bir nokta da, psikiyatrik bozuklukların hem nedeni hem sonucu olarak uyku bozukluklarının ortaya çıkabildiğidir​ Örneğin, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olan birinde kabuslar ve uykusuzluk çok yaygındır; bu kişi terapide travmasını işledikçe uyku kalitesi de artacaktır. Veya primer insomnia yıllarca sürerse, kişi depresyona girebilir; uykusuzluk tedavi edildiğinde depresif belirtiler de hafifleyebilir. Bu iç içe geçmiş yapıyı çözmek genellikle uzman bir terapistin titiz çalışmasını gerektirir. Psikologlar ayrıca, yanlış inançları ve bilgisizliği gidermede de önemli işleve sahiptir. Uyku bozukluğu olan pek çok kişi, internetten veya çevreden kulaktan dolma yöntemler deneyip hüsrana uğramış olabilir. Örneğin “alkol uyumama yardımcı oluyor” diye her gece alkol almaya başlayan birine, psikolog bunun uyku kalitesini aslında bozduğunu bilimsel olarak açıklayabilir ve bu hatalı stratejiyi düzeltir. Ya da hasta uyku ilacı kullanmaya çok çekiniyorsa ve durumunda kısa vadede ilaç faydalı olacaksa, psikolog tıbbi bilgilendirme yaparak doktoruna danışmasını teşvik edebilir.

Sonuç olarak, ister uykusuzluk ister aşırı uyku hali olsun, terapi desteği bu sorunlarla baş etmede güçlü bir araçtır. Uyku bozukluğu yaşayan birey, psikolog sayesinde sorunun yalnızca kendi iradesiyle ilgili bir “yetersizlik” olmadığını, biyolojik ve psikolojik boyutları olan bir sağlık problemi olduğunu anlar ve kendine haksızlık etmekten vazgeçer. Bu farkındalık bile tedavinin başlangıcında önemlidir. Devamında, terapi sürecinde öğrendiği tekniklerle uyku üzerinde kontrol duygusu kazanır; bu da kaygısını azaltarak kendiliğinden uykuya olumlu yansır. Uyku, insan hayatının üçte birini kaplayan temel bir ihtiyacı olduğu için, uyku bozukluğunun düzeltilmesi kişinin genel yaşam doyumunu ve üretkenliğini muazzam ölçüde artırır. İyi bir gece uykusunun yerini hiçbir şey tutmaz derler; psikolog ve terapi desteği, bireyin yeniden o iyi uykulara kavuşabilmesi için rehberlik eder. Özünde, uyku bozukluğu yaşayan kişiyle birlikte sorunu çözmek için çalışan bir müttefiktir. Bu müttefik sayesinde birçok insan uykusunu düzene sokup hayatlarının diğer alanlarında da daha mutlu, sağlıklı ve enerjik bir noktaya gelebilmektedir.

Blog'a Geri Dön
WhatsApp Üzerinden İletişime Geçin